Dr.
Bülent
SAÇAK

malign melanom

En ciddi cilt kanseri türü olan melanom, cildinize rengini veren pigment olan melanini üreten hücrelerden (melanositler) gelişir. Melanom büyük çoğunlukla ciltte ortaya çıkar ama gözler ve mukozalarda da oluşabilir.

Melanomların kesin nedeni net değildir, ancak güneş ışığından veya solaryumlardangelen ultraviyole (UV) radyasyona maruz kalmak melanom geliştirme riskinizi artırır. UV radyasyonuna maruz kalmanızı sınırlamak, melanom riskinizi azaltmanıza yardımcı olabilir.

40 yaşın altındaki kişilerde, özellikle kadınlarda melanom riskinin arttığına dair veriler bulunmaktadır. Melanomun uyarı işaretlerini bilmek, kanserin yayılmadan önce tespit edilip tedavi edilmesini sağlamaya yardımcı olabilir. Melanom erken teşhis edilirse başarılı bir şekilde tedavi edilebilir.

Melanomlar vücudunuzun herhangi bir yerinde gelişebilse de, çoğunlukla sırt, bacaklar, kollar ve yüz gibi güneşe maruz kalan bölgelerde gelişirler.

Ayak tabanları, avuç içleri ve tırnak yatakları gibi güneşe fazla maruz kalmayan bölgelerde de melanomlar oluşabilir. Bu gizli melanomlar daha koyu tenli kişilerde daha yaygındır.

İlk melanom belirtileri ve semptomları genellikle şunlardır:

  • Mevcut bir bendeki değişiklik
  • Cildinizde yeni pigmentli (renkli) veya sıra dışı görünümlü bir büyüme

Hayır.

Hepimizin vücudunda sayısız ben vardır. Melanomlar yoktan çıkabilecekleri gibi var olan benlerde değişim ile de izlenebilir. Melanomları veya diğer cilt kanserlerini düşündürebilecek, olağandışı benlerin özelliklerini belirlemenize yardımcı olacak şekilde, basitçe  ABCDE harfleri akılda kalabilir:

Asimetrik şekil içindir.

B Düzensiz kenar (Border irregularity) içindir. Melanomlar düzensiz, çentikli veya asimetrik kenarlı olmaya eğilimlidir.

Renkteki değişiklikler (Colour varigation) içindir. Farklı renkler veya tonlar melanom habercisi olabilir.

D Çap  (Diameter) içindir. Yaklaşık 6 milimetreden daha büyük bir lezyon şüphe uyandırmalıdır.


E Yükseklik (Elevation) içindir. Cilt zemininden kabaran, veya ülserleşen benler araştırılmalıdır.

Bazı tümörler tüm değişiklikleri gösterebilirken, diğerlerinin yalnızca bir veya iki olağandışı özelliğe sahip olabileceği unutulmamalıdır.

Melanomlar vücudumuzun güneşe çok az maruz kalan veya hiç maruz kalmayan bölgelerinde de gelişebilir. 

Ayak parmakları arasındaki boşluklar, avuç içleri, ayak tabanları, kafa derisi, tırnak altı gibi bölgelerdeki değişiklikler de titizlikle değerlendirilmelidir.

Koyu tenli kişilerde böyle alanlarda ortaya çıkma olasılığı daha yüksektir.

Melanom riskinizi artırabilecek bazı faktörler şunlardır:

Açık ten. Cildinizde daha az pigmente (melanin) sahip olmak, zararlı UV radyasyonuna karşı daha az korumanız olduğu anlamına gelir. Sarı veya kızıl saçlarınız, açık renkli gözleriniz varsa ve kolayca çil veya güneş yanığı oluşuyorsa, daha koyu tenli birine göre melanom geliştirme olasılığınız daha yüksektir.

Güneş yanığı öyküsü. Bir veya daha fazla sayıda, şiddetli güneş yanığı öyküsü melanom riskinizi artırabilir.

Aşırı ultraviyole (UV) ışığa maruz kalma. Güneşe ve sentetik UV radyasyonuna maruz kalmak, melanom ve başka cilt kanserleri için riskinizi artırabilir.

Çok sayıda bene sahip olmak. Vücudunuzda fazla ben olması, melanom riskinin arttığını gösterir. Ayrıca, yukarıda bahsedildiği gibi, şüpheli bir ben tipine sahip olmak da melanom riskini artırır. 

Ailede melanom öyküsü. Ebeveyn, çocuk veya kardeş gibi yakın bir akrabanızda melanom varsa, sizin de melanom geliştirme şansınız daha yüksektir.

Zayıflamış bağışıklık sistemi. Zayıflamış bağışıklık sistemi olan kişilerde melanom ve diğer cilt kanserleri riski artar. Organ nakli sonrasında olduğu gibi bağışıklık sistemini baskılamak için ilaç alımı buna örnektir. 

Melanom ve diğer cilt kanserlerinde kesin tedavinin tek yöntemi biyopsi ile şüpheli odağın alınması ve patologlar tarafından değerlendirilmesidir.

Biyopsi hızlı ve düşük riskli, ayaktan uygulanan ve yatış gerektirmeyen, lokal anestezi altında yapılan kısa bir cerrahi uygulamadır. Lezyonun büyüklüğüne, yerine, hastanın özelliklerine göre lezyonun tümünün çıkarılabileceği (eksizyonel biyopsi) gibi, kısmi olarak çıkarılarak (insizyonel biyosi) örnekleme ile tanıya gidilebilir.

Bu noktada melanom veya cilt kanserlerine “bıçak değmesinin” tümörü kötüleştirmeyeceğini, aksine tanı koymanın tek yolu olduğunu vurgulamak isterim.

Evet.

Tedavide birden çok seçenek vardır. En temel belirleyici tanı konduğu andaki tümör evresidir. Ayrıca hastanın özellikleri ve tümörün genetik özellikleri de tedavide önemli faktörlerdir. 

Metastaz yapmayan melanomlarda tümörün güvenli bir cerrahi sınırla cerrahi olarak uzaklaştırılması, ilgili lenfatik yayılımın örneklenmesi (Sentinel lenf nodu biyopsisi), tümör yayılımı düşünüldüğünde ilgili lenf bezlerinin temizlenmesi tedavinin en etkin yöntemi kabul edilir.

Cerrahi tedavinin ana dayanağı olsa da, bugün elimizde olan imkanlar ile ameliyat sonrası ek (adjuvan) tedaviler tedavide rutin hale gelmiştir. Özellikle hedefli tedaviler ve imünoterapi ile ileri evre melanomda dahi umut vaadeden sonuçlar alınmaktadır. 

Size en uygun kararı beraber verebilmek için tüm tedavi seçeneklerinizi ve olası yan etkilerini tartışmamız önemlidir. Dikkate alınması gereken bazı önemli şeyler şunlardır:

  • Yaşınız ve genel sağlığınız
  • Kanserinizin evresi (derecesi)
  • Tedavinin kanserinizi iyileştirme veya başka bir şekilde yardımcı olma olasılığı
  • Tedavinin olası yan etkileri

Hızlı bir karar vermeniz gerektiğini hissedebilirsiniz, ancak yeni öğrendiğiniz bilgileri özümsemek için kendinize zaman ayırmanız önemlidir. Emin olmadığınız bir şey varsa sorun.

İkinci bir görüş her zaman iyidir ve sizin seçtiğiniz tedavi planı konusunda daha emin hissetmenize yardımcı olabilir. Bu hiç bir hekim için hassasiyet yaratacak bir durum değildir. 

Tüberöz Meme

Bülent SAÇAK

Tüberöz Meme

TUBULER MEME

Tüberöz meme toplumda çok da nadir sayılamayacak gelişimsel bir deformite neticesinde memelerde şekil bozuklukları, gelişim geriliği ve asimetri ile ortaya çıkan bir durumdur. Tüberöz meme tübüler meme olarak da adlandırılır. Deformitenin derecesi arttıkça kadının vücut harmonisine, psikososyal iyilik haline ve özgüvenine verdiği hasar giderek belirginleşir. 

Hayır.

Tüberöz memeler hacmen yetersiz veya küçük de olsa, deformitenin  sadece hacim azlığından kaynaklanmadığının altını çizmek gerekir. Tabloyu oluşturan problemin altında çok daha karmaşık anatomik ve gelişimsel bozuklukluklar yatar. Memenin gelişimsel yetersizliğinin ve küçük olmasının yanı sıra, konstriksiyon (daralma), meme cildinde yetersizlik, meme altı katlantısının olması gerekenden daha yukarıda konumlanması, meme ucunun fıtıklaşarak genişlemesi ve iki meme arasında asimetri tabloyu karmaşıklaştıran etkenler arasındadır. 

Hayır.

Tüberöz meme onarımı ve meme büyütme arasındaki farklar benzerliklerden çok daha fazladır. Tüberöz meme onarımında genellikle meme hacmi arttırılsa da, ayrıca her hastaya özel planlanmış, çok daha karmaşık ve teknik olarak özellikli yaklaşımlar gerekir. 

Tüberöz meme tanısı atlanmış, altta yatan sorun eksik olarak tanımlanmış hastalarda sadece meme büyütme uygulanması genellikle problemi kötüleştirebilir ve süreç memnuniyetsizlikle sonuçlanır. 

Tüberöz meme tanısı fizik muayene ile konur. İlk görüşmemiz kapsamlı bir fizik muayeneyi ve sorunun tüberöz meme olup olmadığının anlaşılmasını kapsar.

Bu nokta sizin gerçek beklentilerinizin anlaşılması açısından oldukça önemlidir. Genel sağlığınız, varsa sigara ve ilaç kullanımı, diğer alışkanlıklarınız, alerji ve hastalıklarınız sorgulanacaktır. Meme muayenesi ile ölçümler alınacak, meme ve meme uçlarınızın gövdenizle ilişkisi, cilt kaliteniz değerlendirilecektirTemel meme hastalıkları ve meme cerrahisi kursu

Tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınız alınacaktır. Tedavi önerileri, ameliyat ve iyileşme ile ilgili bilgilerin verilmesi ve olası risk ve komplikasyonların anlatılması da görüşmenin kapsamı içindedir.

Bu ameliyatı talep eden kadınların fiziksel olarak sağlıklı ve emzirmiyor olması, hamile olmaması ve adolesan dönemini geçmiş olması gerekir.

Ameliyattan önce, ameliyata belli bir zaman kala kullanılmaması gereken gıda takviyeleri, ilaçlar ve bitkisel gıdalar bulunur. Bunlar hakkında hastaya bilgiler verilir ve hastanın bunlara uyması beklenir. 

Tüberöz meme onarımında planlama tamamen kişiseldir ve standart bir tedavi prosedüründen bahsetmek olanaksızdır. Çok ileri vakalarda arzu edilen sonucun tek ameliyatla alınamayacağını da vurgulamak gerekir. 

Tüberöz meme onarımında deformitenin aşağıda belirtilen her unsuru için, deformiteye olan katkısına göre farklı  sıralarla ve yöntemlerle düzeltici uygulamalar yapılabilir:

  • Meme tabanının daralması
  • Meme altı katlantısının idealden yukarıda konumlanması
  • Cildin yetersiz olması
  • Meme hacminin yetersiz olması
  • Meme ve meme ucunun sarkık olması
  • Meme ucunun geniş olması 

Tüm bu unsurların deformiteye katkısına göre insizyonlar ve uygulamalar planlanlanır. Uygulama vücudun farklı yerlerinden yağ alınıp meme bölgesine verilmesiyle tamamlanabilir. 

Tüberöz meme onarımı her ameliyat gibi, hastaların bilmesi gereken genel ve özel riskler içerir. Anesteziye ait riskler, her ameliyat bölgesinde var olan kanama, seroma (sıvı birikmesi), yara hattının iyileşmemesi, enfeksiyon, kötü iz kalması gibi riskler bu ameliyat için de geçerlidir.
İmplant kullanılacaksa, çevresindeki kapsülün sıkılaşması (kapsül kontraktürü) ve bunun neticesinde ağrı ve şekil bozukluğu gelişmesi, implant kılıf kısmının yırtılmasına bağlı jel kısmın kapsül içine veya dokular arasına karışması, kalıcı ağrı, meme ucunda his değişiklikleri, ciltten görünür implant , implantın pozisyon değiştirmesi gibi komplikasyonlar implant ile meme büyütme cerrahisine özel başlıca durumlar arasında sıralanabilir.
Son dönemde implant ile ilişkilendirilen bir lenfoma türü (BIA-ALCL: Meme Implantı ile ilişkili anaplastik dev hücreli lenfoma) saptanmıştır. Ayrıca cilt döküntülerinden eklem ağrılarına ve kronik yorgunluğa kadar bir dizi semptom da dönem dönem implantlara bağlanmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında hastalar implantları ömür boyu taşıma olasılığının her hasta için aynı olmadığını, implantlara ait yukarıda belirtilen bazı riskler dışında hastalık, yaşlanma, kilo değişiklikleri vb nedenlerle şekil bozuklukları gelişebileceğini, implantların tekini ve ikisini değiştirmek veya çıkartmak için başka ameliyatlara ihtiyaç duyulabileceğini anlamalıdır. Hastalar doktorunun uygun gördüğü periodlarda kontrollerini aksatmaması gerektiğini, klinik değerlendirmeye ek olarak gerekli durumlarda ultrason veya MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulacağını bilmelidir.

Tüberöz meme patofizyolojisi son derece değişkendir, ve tedavi planı her hastaya, hatta her memeye özel planlanır. 

Tüberöz meme onarımında en sık tercih edilen kesiler meme ucunun çevresindeki koyu renkli areola ve normal cilt arasındaki geçiş hattı üzerinde yapılır. Alternatif yöntemler meme altı katlantısı kesileridir. Kesinin yerleşimi ameliyat öncesi görüşmenin önemli maddelerinden biridir; implantın tipi, istenen büyütme miktarı, hasta beklentileri ve cerrahın tecrübesi kesinin yerleşiminde belirleyicidir.

Tüberöz meme onarımı ameliyatı sonrası hastanede yatma süresi çoğunlukla bir geceyi geçmez. Bazı olgularda içeride oluşabilecek sıvıyı ve kanamayı dışarı alabilmek için dren kullanılabilir. Ameliyat sonrası özel pansumanlar, ameliyat sonrası sütyenler kullanılmaktadır, Bu pansumanların ve özel sütyenlerin ne kadar kullanılacağı kullanılan tekniğe ve implant türüne göre değişebilir. Hekim tercihi ile ameliyat sonrası kısa dönemler ağrı kesici ve antibiyotikler önerilebilir. Ağrı genellikle hızlı kaybolur ve ağrı kesici ihtiyacı genellikle bir kaç gün içinde kendi kendine ortadan kalkar. Genellikle ameliyattan 48-72 saat sonra duş izni verilir. Spor, masaj ve ağır aktivite gibi faaliyetlere dönüş çoğunlukla ameliyat tekniğine ve cerrahın tercihine göre değişkenlik gösterir, genellikle tamamen normale dönüş için ortalama 3 haftalık bir zaman gereksinimi vardır.

BANA ULAŞIN

Meme Dikleştirme

Dr.
Bülent SAÇAK

Meme DİKLEŞTİRME

MASTOPEKSİ

Meme Dikleştirme (mastopeksi) ameliyatı memenin fazla cildini uzaklaştırarak gövdede biraz daha yukarı taşınmasını ve sıkılaştırılmasını hedefleyen bir uygulamadır. Bu ameliyat ile ilgili en temel konuları bu kısımda derledim.

Kadın memesi genç ve canlı görünümünü sonsuza kadar koruyamaz. Yaş alma ve bağ dokularımızın gevşemesi, yerçekimi, gebelik ve emzirme, kilo değişimleri neticesinde meme dokuları ve meme cildi sarkarak aşağıya yönelir.  

Meme dikleştirme, başka sık kullanılan ismiyle mastopeksi, memedeki fazla cilt uzaklaştırılırken bez ve yağ dokusunu koruyan bir uygulamadır ve memenin daha arzu edilen bir forma getirilmesi işlemidir.

Memelerinizin sarkmasından, şeklinin değişmesinden dolayı  fiziksel ve / veya duygusal sorunlar yaşıyorsanız, fiziksel olarak sağlıklıysanız, tercihen sigara kullanmıyorsanız bu ameliyatı olabilirsiniz.

Memelerinizin sarkması ile beraber hacminden de yakınıyorsanız meme dikleştirme ameliyatının sonuçları  sizin beklentilerinizi karşılamayabilir.

Memelerinizin aynı zamanda büyük olduğunu düşünüyorsanız, dikleştirme prosedürlerini de içeren  meme küçültme cerrahisi talep edebilirsiniz. 

Meme hacminizin ufak olduğunu düşünüyorsanız, meme dikleştirme ile beraber protez ile meme büyütme talep edebilirsiniz. 

İlk görüşmemizde neden meme dikleştirme talebinde bulunduğunuzu anlamaya çalışıyoruz. Bu nokta sizin gerçek beklentilerinizi anlamamız açısından oldukça önemlidir. Genel sağlığınız, varsa sigara ve ilaç kullanımı, diğer alışkanlıklarınız, alerji ve hastalıklarınız sorgulanacaktır. Meme muayenesi ile ölçümler alınacak, meme ve meme uçlarınızın gövdenizle ilişkisi, cilt kaliteniz değerlendirilecektir. Tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınız alacaktır. Tedavi önerileri, ameliyat ve iyileşme ile ilgili bilgilerin verilmesi ve olası risk ve komplikasyonların anlatılması da görüşmenin kapsamı içindedir.

Meme dikleştirme ameliyatı da pek çok plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi ameliyatı gibi tamamen kişiye özel bir uygulamadır. Meme dikleştirme için tariflenmiş çok seyide teknik ve modifikasyon vardır. Uygulanacak teknik yaşınıza, vücut ölçülerinize ve meme formunuza, memenizin kompozisyonuna, cilt kalitenize, hayat aktivitelerinize ve alışkanlıklarınıza göre değişebilir. Size çok durumda birden fazla teknik anlatılır ve karar süreçlerine aktif olarak katılmanız beklenir.

Farklı kesi teknikleri olsa da tüm izler iç giyim/mayo/bikini içinde kalacak şekilde planlanır. 

Bu uygulamada hemen her zaman meme ucunun yer değiştirmesi ve yukarı alınması planlanır, bunun neticesinde memenin areola denen, normal ciltten ton farkıyla ayrılan ve ortasında meme ucu bulunan bölümü ile normal cilt arasında yuvarlak, belirsiz bir iz bulunur. Bu kısımda bazı hastalarda çok geniş olan areola da gerekirse küçültülebilir. Meme ucunun çok yukarı alınması planlanmıyorsa, areola geniş ise, tüm ameliyat bu izler üzerinden yapılabilir (Periareolar mastopeksi). 

Bu ize ilave olarak meme cildini toparlamak için areoladan meme altı katlantısına dik olarak uzanan ikinci bir iz (Vertikal skar peksi) de bulunabilir. Bazı hastalarda bu izler yeterli olurken, istenilen sonucu iyileştirmek için bu ize meme altı katlantısında yatay bir iz eklenebilir (Ters-T Skar peksi). Ters-T kesisi meme formuna ve tekniğe bağlı olarak uzun veya kısa olabilir. 

Erken dönemde ameliyattan çıktıktan hemen sonra bandaj ve pansumanlarınız olacaktır. Bir çok hastada ameliyat sahasındaki fazla kan ve serumları toplaması için drenler kullanılır. Drenler gelen miktar takip edilerek ortalama 2-3 gün içinde çekilecektir. Kullanılan özel cerrahi sütyenlere ortalama 3 hafta devam edilir.

Taburculukta enfeksiyonu engellemek için antibiyotikler, ağrı kontrolü için ağrı kesiciler reçete edilir. Drenler çekildikten sonra, veya ameliyatın 72. saatinde hasta yıkanabilir, su ile temas etmesinde sakınca kalmaz. Omuz hareketleri bazen kısa süreli kısıtlanabilir. 

Günümüzde kullandığımız çoğu dikiş alınmadan, kendi kendine erir. Dikişlerin alınması ve ameliyat sahasının kontrolü için  doktor takipleri konusunda doktor talimatlarını takip etmelisiniz.

Aktif spor yapıyorsanız tamamen normal aktivitelere dönmenin 3 – 6 hafta arasında süreceğini akılda tutmalısınız. 

Hayır. Hiç bir cerrahi uygulama risksiz değildir. Meme dikleştirme ameliyatı çok büyük oranda rahat bir deneyim olarak yaşanır ve hasta memnuniyeti yüksektir. Yine de görüşmede olası riskler hakkında bilgi almalı, ameliyat ile ilgili kazanımlarınız ve olası riskleri tartarak ameliyata karar vermelisiniz. 

Meme dikleştirme ameliyatını mutlaka yeterliliği ve deneyimi olan bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı yapmalıdır. Her türlü dikkat ve özene rağmen, hastaların açık olduğu bazı riskler vardır. Bu risklerin bir çoğu gerçekleşse dahi nihai sonuca ulaşılmasını engellemez ancak deneyimli bir doktor tarafından yönetilmesi yaşanacak sorunları en aza indirecektir. Başlıca riskler aşağıdaki gibidir.

Erken dönemde (ilk 2-3 hafta)

  • Anestezi riskleri
  • Derin venlerde pıhtı oluşması (derin ven trombozu), pıhtıların kopup akciğere ulaşması (emboli)
  • İlaçlara ve bantlara karşı gelişen allerjiler, kaşınmalar
  • Kanama (hematom) ve sıvı birikimi (seroma)
  • Enfeksiyon
  • Ağrı
  • Meme ve meme ucunda his kaybı, aşırı hassasiyet
  • Kesi hatlarında iyileşme bozukluğu, geç iyileşme
  • Meme ucunda dolaşım problemleri

Geç dönemde:

  • Meme şeklinde bozukluklar, memelerde çok çarpıcı asimetri
  • Yağ nekrozu
  • Meme ve meme ucunda sebat eden his kaybı, aşırı hassasiyet
  • Kötü izler

Hastaların akılda tutması gereken bir başka konu da memelerin bireysel özelliklerle, yaşlanmayla, hızlı kilo alıp vermeyle deformasyona uğrayacağıdır. Cerrahi arzu edilen sonucun kesin olacağının garantisi veremeyeceği gibi, sonucun çok uzun ömürlü olacağının da garantisi yoktur.

Aklınızdaki tüm soruları ameliyat öncesi cerrahınız ile özgürce konuşmanız ve karar sürecinde aktif rol almanız beklentilerinizin ve cerrahi hedeflerin birbirine yaklaşmasına, sonuç olarak da tüm süreçten yaşayacağınız memnuniyetin artmasına sebep olacaktır. 

BANA ULAŞIN

Cilt Kanserleri ve Cerrahisi

Bülent SAÇAK

Cilt Kanserlerinin

Cerrahi Tedavisi

Tümörün uzaklaştırılması ve onarım

Cildimiz vücudumuzun, ultraviyole ışınlar başta, her türlü dış etkene maruz kalan örtücü dokusu ve en büyük organıdır. Erişkinlerde cilt ortalama 1.8 m2 yüzey alanına sahiptir. Cilt kanserleri toplumda tüm kanserler içinde en sık görülen kanser türüdür. Ortalama olarak 5 kişiden birisi yaşam süresinde cilt kanserine yakalanacaktır. Öte yandan hem erken tanı konulabilmesi, hem de cerrahi ve diğer tedavilerin etkinliği sebebiyle başarıyla tedavi edilebilir bir kanser grubudur. Bu bölümde cilt kanserleri ile ilgili en temel soruları ve cevaplarını derlemeye çalışacağım. 

Basit anlatımla; cildiniz varsa cilt kanseri adayısınızdır. 

Açık tenli olmak, çillenmesi olmak, ailede deri kanseri öyküsü olması, geçmişte sık güneş yanığı öyküsü olması, çok güneş alan bölgelerde ikamet etmek, katran benzeri karbon türevlerine maruz kalma öyküsü olması cilt kanserleri için risk faktörlerinin başlıcaları arasındadır. Ancak cilt kanseri olan çoğu bireyde bu faktörlerin hiçbirinin bulunmuyor olması da şaşırtıcı değildir. 

Cildi oluşturan hücrelerden çok fazla sayıda ve türde kanser gelişebilirse de, pratikte beraberce cilt tümörlerinin %95’den fazlasını oluşturan en sık 3 tip kanser ile karşılaşılır;

Bazal Hücreli Karsinom (BCC– Basal Cell Carcinoma) en sık görülen deri kanseri tipidir ve en çok güneş gören yerlerde ortaya çıkar. Genelde yavaş seyir gösterir, lenf bezlerine ve uzak organlara sıçrama yapması pratikte beklenmeyen bir kanser türüdür.

Skuamöz Hücreli Karsinom (SCC– Squamous Cell Carcinoma) da en sık güneş gören bölgelerde izlenir. Çok hızlı gelişebilir, lenf bezlerine ve uzak organlara yayılma potansiyeli taşır.

Malign Melanoma (MM) cilde rengi veren hücrelerden kaynaklanır ve vücutta her bölgede çıkabilir. Güneş ışığı ile ilişkilendirilen tipleri de vardır. Cilt kanserleri içinde en fatal kanserlerdendir. Lenf bezlerine ve uzak organlara yayılabilir. Böyle durumlarda 5 yıllık sağ kalım şansı ne yazık ki dramatik olarak düşer.  

Bu kanserlerin tedavileri ve gidişatları ile ilgili beklentiler farklı olacağından kesin tedavi öncesi biyopsi ile tanı koymak bir tedavi standartıdır. 

Cildimiz dış etkenlere açıktır ve cilt kanserleri de en çok güneş gören bölgelerde gözükür. Cildinizdeki HER anormal görüntü kanser değildir ama her anormal görüntü özen ve dikkati hak eder. Başka organların kanserlerinin aksine, cilt kanserleri için avantajımız dışarıdan çıplak gözle görülebiliyor olmalarıdır; bu sebeple kendinizi muayene etmeniz değerlidir. Sizi kaygılandıran lezyonlar için doktora gitmekten de çekinmeyin. 

ERKEN TANI HAYAT KURTARIR

Büyüyen, iyileşmeyen, karakter değiştiren her lezyon kanser olabilir ancak her kanser türünün karakteristik bazı görünümleri de vardır. 

BCC çevresi yüksek, ortası çukur bir yara olarak karşımıza çıkabileceği gibi, beyaz kahverengi bir plak veya iyileşmeyen bir ülser olarak karşımıza çıkar

SCC, en sık sınırları bazen belirsiz, ortası ülsere ve zaman zaman kanayan ve kabuklaşan, kaşıntılı yaralar olarak karşımıza çıkabilir. 

MM, vücudumuzda çok sayıda olan benler gibi var olan deri lezyonlarının değişim göstermesiyle veya normal deriden çıkabilir. Bir lezyonda renk ve sınır değişiklikleri, büyüklük, ciltten kabarıklık, asimetri alarm işaretidir. Ayrıca kanama, kabuklanma, ülserleşme, ve kaşıntı MM bulgularındandır. 

SONUÇ OLARAK: Cildinizde her zamanki görünümü değişerek sınırları düzensizleşen, kabaran, büyüyen, renk değiştiren, kaşıntı yapan, ülserleşen, kanayan, iyileşmeyen veya kaygı uyandıran her lezyon kanser habercisi olabilir ve doktora başvurmanız sizin yararınıza olacaktır. 

İlk görüşmemiz kapsamında şikayetinizi, şikayetinize konu olan cilt bulgusunun öyküsünü, başvuruya kadar yaptırdığınız tetkik ve tedavileri, sizin ek hastalıklarınızı, alışkanlıklarınızı ve tıbbi kondisyonunuzu değerlendiriyoruz. Genellikle tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınızı alıyoruz.

Bazı durumlarda genel vücut değerlendirmesi için dermatolog meslektaşlarımızdan destek alıyoruz. 

Tedavi öncesi tanının tam olarak ne olduğunu öğrenmek son derece önemli olduğundan biyopsi adı verilen tanısal bir cerrahi işlem planlanır. Çok ufak boyutta, göz dudak gibi kritik yapılara yakın olmayan lezyonlarda lezyonun tümü çıkartılabilir (eksizyonel biyopsi). Lezyon büyükse, ameliyathane dışı koşullarda çıkartılması zorsa veya kritik dokulara komşuysa lezyondan tanı için bir kaç parça alınabilir (insizyonel biyopsi).

Biyopsi tanısal bir girişimdir ve eksizyonel biyopsi ile görünen lezyonun tamamı alınsa bile tedavi olarak kabul edilmez.

Biyopsi sonuçları ile kesin tanıyı elde ettikten sonra cerrahinin kapsamı, cerrahi dışı tedavilere (kemoterapi, radyoterapi) gerek olup olmayacağı, çıkartılan dokunun yerinin nasıl onarılacağı ile ilgili seçenekler ve olası kozmetik sonuçlar görüşmenin temel konu başlıklarını oluşturur. 

Biyopsi ile tanı konduktan, gerekiyorsa MR, BT gibi görüntüleme tetkikleri tamamlandıktan sonra tedaviye geçilir. 

  1. Anestezi
    Anestezi sizin süreci olabilecek en konforlu şekilde geçirebilmeniz içindir. Yapılacak işlemin kapsamı ve sizin kaygı seviyenize göre, beraber tartışarak lokal anestezi, sedasyon, genel anestezi seçeneklerinden birini tercih ediyoruz.
  2. Tümörün uzaklaştırılması
    Bir cilt kanserinin sadece gözle bakarak derinde ne kadar yayıldığını kesin olarak tespit etmek mümkün değildir, çoğu zaman kanser deri altında daha yaygındır. Bu sebeple cerrahide  tümörün görünür sınırından belli bir mesafe gözetilerek tümör çıkarılır. Bu mesafeye cerrahi sınır (surgical margin) denir,  tümörün tipine ve evresine göre değişiklik gösterir ve 0,5 cm ila 5 cm arasında belirlenebilir.

SNLB (sentinel lenf nodu biyopsisi) tümör lenfatik yayılım gösteren karakterdeyse, tümörün drenaj sahasındaki ilk lenf bezini bulmak için uygulanan bir cerrahidir, özellikle melanositik tümörlerde standart haline gelmiştir.

Lenf nodu diseksiyonu tümörün bölgesel lenf nodlarına sıçradığı tespit edildiyse ameliyata eklenmesi gereken bir uygulamadır. Tümör yerleşimine göre kasık, koltuk altı ve boyun lenf bezlerinin temizlenmesi söz konusu olabilir.

  1. Onarım (Rekonstrüksiyon)
    Çok küçük bir tümör dahi çıkartıldığında yerleşim yerine göre önemli bir görüntü bozukluğu yapabilir veya çevre dokuların basitçe birbirine dikilmesi ile kapanmayabilir. Böyle durumlarda rekonstrüktif cerrahinin pek çok tekniğini size alternatif olarak sunmaktayız. Hepsi kişiye özel olarak planlanan bu tekniklerden başlıcaları, ince deri yamaları (greftler), komşu dokulardan kaydırma yaparak  onarım sağlayan ufak lokal flepler, yakın komşuluktan faydalanılan bölgesel flepler ve çok büyük ve kompozit doku kayıplarının onarımına olanak sağlayan serbest fleplerdir.
    Tümörün tipine, evresine ve yerleşimine, yaşınıza, sağlık durumunuza, beklentilerinize göre belirlenecek onarım yönteminin özel riskleri ve avantajları önceden uzun olarak tartışılacaktır.
  2. Ameliyat sonrası adjuvan (Ek) tedaviler:
    Bazı tümör tipleri radyoterapi ve kemoterapiye duyarlıdır. Patoloji sonucu alındıktan sonra, çok disiplinli toplantılarda hastalarımızın patolojileri, görüntülemeleri ve diğer faktörler tartışıldıktan sonra tümörün evresine göre hastalarımıza ek tedaviler önerebilmekteyiz.

Cilt kanserleri için en etkili tedavi cerrahidir ancak cerrahi uygulamaların kapsamına, hastalığa ve hastanın kendi durumuna özel belirli riskler olduğu unutulmamalıdır. Görüşmemizde olası riskler hakkında bilgi almalı, ameliyat ile ilgili kazanımlarınız ve olası riskleri tartarak ameliyata karar vermelisiniz. 

Cilt kanserinin uzaklaştırılması ve oluşacak defektin onarımı ameliyatını mutlaka yeterliliği ve deneyimi olan bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi  uzmanı yapmalıdır. Her türlü dikkat ve özene rağmen, hastaların açık olduğu bazı riskler vardır. Bu risklerin bir çoğu gerçekleşse dahi nihai sonuca ulaşılmasını engellemez ancak deneyimli bir doktor tarafından yönetilmesi yaşanacak sorunları en aza indirecektir. Başlıca riskler aşağıdaki gibidir.

Erken dönemde (ilk 2-3 hafta)

  • Anestezi riskleri
  • İlaçlara ve pansuman bantlara karşı gelişen allerjiler, kaşınmalar
  • Enfeksiyon
  • Ağrı
  • Kesi hatlarında iyileşme bozukluğu, açılma, geç iyileşme

Geç dönemde:

  • Kötü izler
  • Tümörün tekrarlaması (rekürrens)
  • Yukarıdaki nedenlere bağlı revizyon cerrahileri
  • Tümörün sistemik yayılımı

Aklınızdaki tüm soruları ameliyat öncesi cerrahınız ile özgürce konuşmanız ve karar sürecinde aktif rol almanız beklentileriniz ile cerrahi hedeflerinin ve olanaklarının birbirine yaklaşmasına, sonuç olarak da tüm süreçten yaşayacağınız memnuniyetin artmasına sebep olacaktır.

Erken dönemde hastanede ve evde bir dinlenme döneminiz olacaktır. Bu dönem yapılacak ameliyatın kapsamına göre çok değişkenlik gösterir. Bu dönemde ve belki sonrasında pansumanlarınız, ilaç tedavileriniz olacaktır. Tüm bunlar ile ilgili tercihen ameliyat öncesi konuşulmaktadır. 

Diğer bilmeniz gereken konular arasında dikişlerinizin alınıp alınmayacağı, alınacaksa kaç gün sonra alınacağı, günlük yaşam aktivitelerine ne zaman tam olarak döneceğiniz sayılabilir.

Nihayetinde bir tümör cerrahisi geçirip ve süreci başarı ile tamamladıktan sonra en önemli konulardan biri düzenli takiplerin sağlanmasıdır. Ameliyattan sonraki 5 yıl sıklığı giderek azalan şekilde takiplere gelmenizi, gerekirse görüntüleme tetkikleri ve laboratuvar testleri yaptırmanızı talep edebiliriz. Bu kontrol ve testler, tekrarlayan bir tümörü siz henüz farketmeden saptamayı sağlayacaktır.

BANA ULAŞIN

İmplant Revizyonu

Bülent SAÇAK

İMPLANT REVİZYONU

İmplantın Değiştirilmesi

Daha önce implant yerleştirilmiş olan hastalarda zaman içinde implanttan, implantı saran nedbe dokusundan (kapsül) veya memenin genel görünümünden kaynaklanan problemler gelişebilir. Bu problemlerden en sık karşılaşılanları ve çözüm önerilerini bu bölümde derlemeye çalıştım. 

Öncelikle, implantlar ömürlük malzemeler değildir ve bir raf ömrü olduğu gibi, insan vücudu içinde de en verimli olarak kalacakları kısıtlı bir süre vardır. Bu süre ortalama 10-15 yıl olarak kabul edilir. İmplantlar yırtılabilir (rüptür) ve içindeki jel silikon açığa çıkarak enflamasyon yaratabilir. İmplantlar şekil değiştirebilir veya hacmi kaybolabilir. Anatomik implantlar kendi çevresinde dönebilir ve pozisyonu değiştiğinden  kozmetik görünüm bozulabilir. 

İnsan vücudu implant yerleştirildikten sonra bunun çevresinde doğal bir nedbe dokusu oluşturur. Kapsül adı verilen bu doku zaman içinde kalınlaşabilir, ağrı oluşturabilir ve nihayet dışarıdan görünümü de bozar. Bu patolojik sürece kapsül kontraktürü adını veriyoruz.

İnsan vücudu da değişmeden kalmaz. İmplantın üzerindeki meme dokusu ve cilt, yıllara, yaş almaya, kilo değişikliklerine, varsa radyoterapiye bağlı değişiklikler gösterir ve implantın ilk konulduğu zaman elde edilen kozmetik sonuç uzun süreçte aynı şekilde korunamaz. 

İmplant ile kapsül arasında zamanla seroma adı verilen bir sıvı birikebilir. Bu, görünümü bozacağı, enfeksiyonlara neden olabileceği, nadiren de olsa bir tümörün (lenfoma) habercisi olabileceği için özel ilgi gerektirir ve implant revizyonu için sık karşılaşılan bir nedendir. 

İmplant revizyonu, yani implantın yenilenmesi her hasta için özgün bir durumu ifade eder ve her hastaya özel planlanması, uygulanması gerekir. 

Geçmişte meme büyütmek veya meme onarımı sağlamak için implant kullanıldıysa, memenin görünüşünden şikayetçiyseniz, implantın kendisinden ve kapsülden kaynaklı kaygılarınız varsa bu ameliyat için adaysınız demektir. 

Her ameliyat gibi bu ameliyat için de fiziksel anlamda sağlıklı olmak ve sigara içmiyor olmak çok önemlidir.

Doktorunuz meme implantı ile ilgili sorunları ve beklentilerinizi  anlamaya çalışacaktır.

Genel sağlığınız, varsa sigara ve ilaç kullanımı, diğer alışkanlıklarınız, alerji ve hastalıklarınız sorgulanacaktır. Meme muayenesi yapılır ve ölçümler alınır, meme ve meme uçlarınızın gövdenizle ilişkisi, cilt kaliteniz değerlendirilir. Olasılıkla tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınızı alınacaktır.

Bir çok durumda, MR (Manyetik Rozenans) görüntüleme gibi bir görüntüleme metodu ile memelerinizin, kapsül ve implantın değerlendirilmesi talep edilebilir.

Tedavi önerileri, ameliyat ve iyileşme ile ilgili bilgilerin verilmesi ve olası risk ve komplikasyonların anlatılması da görüşmenin kapsamı içindedir. 

Hastanın konuyu anlamış olması kendi beklentilerini doğru noktada tutabilmesi için çok önemlidir. Mevcut durumunuzda farklı seçeneklerinizin olup olmadığını, olası riskleri, iyileşme dönemini ve aklınıza gelen diğer tüm soruları ısrarla sorunuz.

Meme revizyonu ameliyatı oldukça kişiseldir, hastaya özel planlanır ve hastaların bilmesi gereken genel ve özel riskler içerir.

Anesteziye ait riskler, her ameliyat bölgesinde var olan kanama, seroma (sıvı birikmesi), yara hattının iyileşmemesi, enfeksiyon, kötü iz kalması gibi riskler bu ameliyat için de geçerlidir.

İmplant çevresindeki kapsülün sıkılaşması (kapsül kontraktürü) ve bunun neticesinde ağrı ve şekil bozukluğu gelişmesi, implantın kılıf kısmının yırtılmasına bağlı jel kısmın kapsül içine veya dokular arasına karışması ve enflamasyon yaratması, kalıcı ağrı, meme ucunda his değişiklikleri, ciltten görünür implant, implantın pozisyon değiştirmesi gibi komplikasyonlar meme revizyonu sonrasında karşılaşılabilecek başlıca durumlar arasında sıralanabilir.

Son dönemde implant ile ilişkilendirilen bir lenfoma türü (BIA-ALCL: Meme Implantı ile ilişkili anaplastik dev hücreli lenfoma) saptanmıştır. Bu nadir olasılığın sizin için geçerli olup olmadığı da doktorunuzla beraber konuşulmalıdır.

Ayrıca cilt döküntülerinden eklem ağrılarına ve kronik yorgunluğa kadar bir dizi semptom da dönem dönem implantlara bağlanmıştır.

Tüm bu bilgiler ışığında hastalar implantları ömür boyu taşıma olasılığının her hasta için aynı olmadığını, implantlara ait yukarıda belirtilen bazı riskler dışında hastalık, yaşlanma, kilo değişiklikleri vb nedenlerle şekil bozuklukları gelişebileceğini, aynı mevcut  yaşadığı duruma benzer şekilde, implantların tekini ve ikisini değiştirmek veya çıkartmak için başka ameliyatlara ihtiyaç duyulabileceğini anlamalıdır.

Hastalar doktorunun uygun gördüğü periodlarda kontrollerini aksatmaması gerektiğini, klinik değerlendirmeye ek olarak gerekli durumlarda ultrason veya MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulacağını bilmelidir.

BIA-ALCL, Meme İmplantı ile İlişkili Anaplastik Dev Hücreli Lenfoma (breast implant associated anaplastic large cell lymphoma) anlamına gelir ve implant çevresinde oluşan özel bir lenfoma türünü anlatır. Bu hastalığın bir meme kanseri olmadığının altı çizilmelidir. 

ALCL hem meme büyütme hem meme onarımı için implant kullanılan hastalarda görülmüştür. Günümüzde geldiğimiz noktada veriler büyük oranda pürtüklü implantları işaret etmekte, implantlarının yüzey özelliğinin hastalığa en önemli sebep olabileceğine dair kanı kuvvetlenmektedir.

ALCL implantlı olan memede büyüme, şişme, memede veya koltuk altında kitle ve implant çevresinde sıvı birikimiyle karşımıza çıkar. Hastalık implant koyulduktan ortalama 10 yıl sonra ortaya çıkmaktadır. 

ALCL erken evrede tamamen kür edilebilir bir hastalıktır. Bu nedenle, estetik veya rekonstrüktif nedenlerle implant cerrahisi olan hastaların kontrollerini atlamaması önem taşır.

Ameliyatınız öncesinde rutin anestezi hazırlıkları dışında MR, USG gibi meme görüntüleme tetkikleri talep edilebilir. 

Kullandığınız ilaçlar ve gıda takviyeleri değerlendirilir, Kan sulandırıcı nitelikli ilaçlar gibi bazılarının ameliyat öncesi kesilmesi gerekebilir.

Sigara içmeniz önerilmez, bazı durumlarda sigara kullanıyorsanız ameliyatınız yapılmayabilir. 

Bu ameliyatlar tamamen kişiye özeldir ve kimsenin ameliyat planı bir başkası ile bire bir aynı olmayabilir. 

Eski kesileriniz yeni ameliyatınızda da insizyon (kesi) için en olası alan olsa da, revizyonun nedenine göre eski kesilerden daha büyük kesiler yapmak veya tamamen başka bölgelerde kesiler yapmak söz konusu olabilir. Tüm bu planlama ameliyat öncesinde sizle tartışılır, planlama çizimleri ile size de gösterilmiş olur.

Ameliyat yeni implantlar yerleştirilmeden önce sadece eski implantınızın uzaklaştırılmasını değil, ayrıca kapsülün bir kısmının veya tamamının da uzaklaştırılmasını, patolojik değerlendirilmeye gönderilmesini içerebilir. Ayrıca eski implantınızın yerleştirilmiş olduğu bölge (kas altı / kas üstü..) değiştirilebilir.

Ameliyat ile sadece implant değişimi yapılmayabilir, sarkan meme ve meme ucu da daha yukarıya alınabilir.

Ameliyat bitiminde yapışkan bantlar, pansumanlar ve medikal sütyenler kullanılabilir. Bütün bunların ne kadar süreyle kullanılacağı konuşulacaktır.

Meme revizyonu ameliyatı sonrası aynı gün taburcu olma olasılığınız da vardır ancak hastalar gece kalsa da yatma süresi çoğunlukla bir geceyi geçmez.

Bazı olgularda içeride oluşabilecek sıvıyı ve kanamayı dışarı alabilmek için dren kullanılabilir. Ameliyat sonrası özel pansumanlar, ameliyat sonrası sütyenler kullanılmaktadır, Bu pansumanların ve özel sütyenlerin ne kadar kullanılacağı kullanılan tekniğe ve implant türüne göre değişebilir ve taburculuk sırasında doktorla mutlaka konuşulmalıdır.

Hekim tercihi ile ameliyat sonrası kısa dönemler ağrı kesici ve antibiyotikler önerilebilir. Ağrı genellikle hızlı kaybolur ve ağrı kesici ihtiyacı genellikle bir kaç gün içinde kendi kendine ortadan kalkar.

Genellikle ameliyattan 48-72 saat sonra duş izni verilir. Spor, masaj ve ağır aktivite gibi faaliyetlere dönüş çoğunlukla ameliyat tekniğine ve cerrahın tercihine göre değişkenlik gösterir, genellikle çalışma hayatınıza dönüş için bir haftalık bir dönem planlamalısınız ancak  tamamen normale dönüş için ortalama 3 haftalık bir zaman gereksinimi vardır

 

BANA ULAŞIN

Mikrocerrahi

Bülent SAÇAK

Mikrocerrahi

Rekonstrüktif mikrocerrahi ameliyat mikroskopları, hassas cerrahi enstrümanlar ve özel dikiş materyalleri kullanarak milimetre düzeyinde damarlara ve sinirlere müdahale edebildiğimiz, tek branşa ait olmamakla beraber plastik cerrahinin ana kollarından biri olan cerrahi disiplinin genel ismidir. Rekonstrüktif mikrocerrahi ile vücudun bir bölgesinden alınan bir dokunun başka bir bölgesine taşınabilmesi (serbest doku transferi) ve kopan uzuvların yerine dikilebilmesi (replantasyon) mümkün olabilmiştir. Bu sayede travma ve kanser sonrası başta olmak üzere vücutta oluşan, geçmişte tamiri mümkün olmayan doku ve fonksiyon kayıplarını kısmen veya tam olarak giderebilmekteyiz. Mikrocerrahi ameliyatların hemen tümü kişiye özeldir ve bazı durumlarda tek geçerli seçenektir.

  • Meme onarımı (meme kanseri sonrası erken veya geç dönemde hastanın kendi dokularından yeni meme oluşturulması)
  • Baş ve boyun onarımları (Baş ve boyun kanserlerinde tümör cerrahisine bağlı doku ve fonksiyon kayıplarının giderilmesi)
  • Kemik nakilleri (baş ve boyunda, üst ve alt uzuvlarda kemik kayıplarının vücudun başka yerinden alınan canlı kemik dokularıyla onarılması)
  • Kompleks ve kronik yaraların kapatılması (diyabet gibi hastalıklar, ateşli silah yaralanmaları sonucu vücuttaki kapatılması zor doku kayıplarının giderilmesi)
  • Sinir kesileri ve kayıpları (sinirlerin mikroskop altında onarılması, sinir yaması uygulamaları, sinir kaybına bağlı fonksiyonel ünite (sinir-kas) transferleri)
  • Replantasyon (parmak ve uzuv kayıplarının kopan parça için kritik süreler içinde yerine dikilmesi)
  • Lenfatik onarım (Vücudun lenf sistemindeki bozuklukların, lenf damarlarının venlere dikilmesi veya lenf nodu transferleriyle iyileştirilmesi)
  • Travma, kronik hastalık, tümör veya konjenital bozukluklara bağlı bir sağlık probleminiz olduğunda,  bu sorun daha basit cerrahi yöntemler ile çözülmüyorsa veya size en iyi hayat kalitesini sağlayacak çözüm serbest doku nakliyse mikrocerrahi bir girişim için aday olabilirsiniz.

Mikrocerrahi ameliyatlar uzun ve kapsamlı ameliyatlardır. Bu ameliyatlara girecek ekibin yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olması gerektiği gibi, hastanın da belirli bir tıbbi kondisyona sahip olması gereklidir. Ameliyat öncesinde tüm hastalar ile ameliyatın hedefleri hakkında uzun bir görüşme yapıyor, hastaların beklentilerini anlamaya çalışıyor, ameliyat ve sonrası ile ilgili detaylı bilgi veriyoruz.

Ayrıca görüşmede:

    • Ek hastalıklarınız (Şeker, tansiyon, damar hastalıkları..)
    • Kullandığınız ilaçlar
    • Geçmiş ameliyatlarınız ve tedavileriniz (radyoterapi vb..)
    • Sigara içme durumunuz
    • Allerjileriniz

sorgulanacaktır.

Görüşmelerde çoğunlukla fotoğraf çekimi de gerçekleştirilir. 

  • Başarısızlık transfer edilen dokunun yeni bölgede yaşamaması olarak tanımlanabilir ve mikrocerrahinin gerçeklerinden biridir. Öte yandan, bugün mikrocerrahi ameliyatları, meme onarımında %97-99, baş boyun onarımında %92-95’e kadar varan çok yüksek başarı oranları ile gerçekleştirmekteyiz. Başarıya olumsuz etki eden, bilinen veya araştırılmaya devam eden pek çok faktör vardır. Tüm bu faktörleri, başarısızlık durumunda “B” planını ameliyat öncesi detaylı olarak tartışmaktayız. 

Başarısızlığın yanı sıra, her ameliyata ait genel ve mikrocerrahiye ait özel bazı riskler de vardır ve her hastayla tartışılmalı, hastadan onam alınmalıdır. Bu risklerin başlıcaları aşağıdaki gibidir:

    • Anestezi riskleri
    • Hematom, kanama
    • Enfeksiyon
    • Yara ayrışması, iyileşmede gecikme
    • His kaybı
    • Dokunun alındığı bölge (donör alan) ile ilgili problemler
    • Sonucun kozmetik beklentileri karşılamaması
    • Sonucun fonksiyonel beklentileri karşılamaması
    • Yukarıdaki sebeplerle erken/geç revizyon ameliyatı gereksinimi
  • Mikrocerrahi ameliyatı öncesi her ameliyat öncesi yapılan değerlendirmeler ile genel sağlık durumunuz değerlendirilecektir.

Zaman varsa haftalar öncesinden, zaman yoksa ameliyat kararı verildiği andan itibaren sigara ve tütün ürünlerini bırakmanız başarı şansına doğrudan etki edecektir.

Kan sulandırıcı ilaçlar, anti-enflamatuarlar, kanamayı arttırabilen bazı bitki çayları ve gıda takviyeleri günler öncesinden kesilmelidir. Diğer kullandığınız ilaçları mutlaka doktorunuza danışmalı, direktifleri doğrultusunda hareket etmelisiniz.

  • Mikrocerrahi ameliyatları son 40-50 yıllık dönemde plastik cerrahide innovasyonun ve cerrahi disiplinin geldiği son noktayı temsil eder. Bu ameliyatlar uzun süren, teknik gereksinimi olan ve deneyim isteyen kapsamlı ameliyatlardır. Mikrocerrahi dokunuş sayesinde çözümü çok zor olan problemler giderilebilmekte,  geçmiş dönemlerde hayal edilemeyecek kozmetik ve fonksiyonel sonuçlar alınabilmektedir.

Yine de sonuçların çoğu zaman öngörülemez olduğu akılda tutulmalıdır. Çoğu zaman nihai sonuç için iyileşme dinamiklerini ve ödemin çözülmesini beklemek gerekir ve bu süreç bir kaç aya kadar uzayabilir. Bir çok durumda ilk ameliyattan çok daha kolay ve kısa revizyon ameliyatları söz konusu olabilmektedir. 

BANA ULAŞIN

Hakkımda

Hakkımda

Hakkımda

Plastik, Rekonstrüktif ve estetik Cerrahı

Prof. Dr. Bülent SAÇAK

1977 yılında İzmit, Kocaeli’de doğdu. İlkokulu İzmit Seka İlkokulu’nda okudu. Yatılı olarak Kadıköy Anadolu Lisesi’nde başladığı orta öğrenimini 1995 yılında tamamladı.

Türk Kültür Vakfı-AFS bursu ile değişim öğrencisi olarak Stockholm, İsveç’de geçirdiği bir yılın ardından İstanbul Tıp Fakültesi’nde başladığı tıp eğitimini 2002 yılında tamamlayarak tıp doktoru oldu. Aynı sene TC Sağlık Bakanlığı Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, Prof. Dr. Lütfü BAŞ’ ın idaresindeki 1.Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Kliniği’nde uzmanlık eğitimine başladı.

Uzmanlık eğitimimi tamamlamadan hemen önce, 2008 EBOPRAS (European Board of Plastic, Reconstructive and Aesthetic Surgery-EBOPRAS) Avrupa Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Yeterlik Kurulu sınavlarını başarı ile geçerek yeterlilik diploması almaya hak kazandı. Aynı yıl içinde ulusal uzmanlık sınavı sonrası Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi uzmanı oldu.

Uzmanlık sonrası, devlet hizmet yükümlülüğünü İstanbul Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde (Mart 2009-Aralık2011), askerlik yükümlülüğünü ise Artvin Borçka ilçesi Camili Hudut Karakolu’nda tamamladı (Ağustos 2010 – Temmuz 2011).

2012 yılı Ocak ayında  Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi, Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Anabilim Dalı’nda yardımcı doçent kadrosu ile görev yapmaya başlayan Dr Bülent Saçak Görev süresi içinde EURAPS (European Association of Plastic Surgery) Genç Plastik Cerrah Bursu’na laik görülmüş ve bu burs ile 2014 yılında Paris’te Dr. Eric ARNAUD ile kranyofasyal cerrahi üzerine 3 ay çalışma imkanı bulmuştur. Yine aynı yıl TÜBİTAK bursu ile Taichung – Tayvan’da 6 ay Dr. Hung-Chi CHEN ile çalışarak lenfödem ve ileri mikrocerrahi sertifikası almaya hak kazanmıştır. Ayrıca, Güney Kore ve Birleşik Devletler’e kısa süreli mesleki ziyaretlerde bulunmuştur.

2015 yılında EURAPS üyesi olarak kabul edilen Dr. Bülent Saçak, 2016 -2021 yılları arasında Rekonstrüktif Mikrocerrahi Derneği yönetim kurulu üyesi ve genel sekreteri olarak görev almıştır. Dr. Bülent Saçak 2017 yılında  Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Doçenti ünvanı almış, 2022 yılı Kasım ayında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Profesörlüğe yükseltilmiştir. 2020 yılı Mayıs ayında doçent temsilcisi olarak Fakülte Yönetim Kurulu’na seçilmiş, profesörlüğe atanana kadar bu görevini sürdürmüştür. 2019 yılından itibaren EURAPS Türkiye temsilcisi sıfatıyla yönetim kurulu üyesi ve 2021 yılından itibaren Türk Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Sekreteri olarak çalışmaya devam etmektedir.

Dr. Bülent Saçak 2021 yılında Sağlık Bakanlığı’nın üniversite akademisyenleri için bireysel sözleşme zorunluluğu getirmesi sonrasında yaşanan sürecin ardından akademik ve idari görevlerine Marmara Üniversitesi çatısı altında devam etmektedir. Ancak pratiğini ve cerrahi uygulamalarını 2021-2022 döneminde İstanbul Onkoloji Hastanesi’nde sürdürmüş, 2022 yılı Ekim ayından itibaren ise Acıbadem Ataşehir Hastanesinde çalışmaya devam etmektedir.

Rekonstrüktif plastik cerrahi, baş-boyun cerrahisi, mikrocerrahi ve meme rekonstrüksiyonu, meme estetiği, kraniyofasyal ve ortognatik cerrahi Dr. Bülent Saçak’ın klinik pratiğinde en sıklıkla uğraştığı ve özel ilgi duyduğu alanlar olmakla birlikte, branşın tüm çalışma alanlarında hizmet vermeye ve mezuniyet öncesi ve sonrası akademik faaliyetlerine devam etmektedir.

Meme Küçültme

Bülent SAÇAK

Meme

Küçültme

Meme küçültme (redüksiyon) ameliyatı ile ilgili en çok merak edilen soruları ve kısa cevaplarını bu kısımda derledim.

Meme küçültme, başka sık kullanılan ismiyle meme redüksiyonu, memedeki fazla cilt, bez ve yağ dokusu uzaklaştırılırken memenin vücut ile daha uyumlu bir forma getirilmesi işlemidir.
Büyük memeler hem fiziksel hem de psikolojik sıkıntılara sebep olarak hastanın gündelik yaşam kalitesini çok bozar. Meme küçültme ameliyatı fiziksel şikayetleri (sırt, boyun ve omuz ağrıları, omuzda sütyen izleri, cilt problemleri) olan hastaların şikayetlerini gidermek için yapılabildiği gibi, fiziksel şikayetleri olmayıp sadece meme büyüklüğünden dolayı mutsuz olan kadınların talebiyle de yapılabilir.

Memelerinizin büyüklüğünden kaynaklı olarak fiziksel ve / veya duygusal sorunlar yaşıyorsanız, fiziksel olarak sağlıklıysanız, tercihen sigara kullanmıyorsanız bu ameliyatı olabilirsiniz.

Doktorunuz neden meme küçültme talebinde bulunduğunuzu anlamaya çalışacaktır. Bu nokta doktorun hastanın gerçek beklentilerini anlaması açısından oldukça önemlidir.

Genel sağlığınız, varsa sigara ve ilaç kullanımı, diğer alışkanlıklarınız, alerji ve hastalıklarınız sorgulanacaktır.

Meme muayenesi ile ölçümler alınacak, meme ve meme uçlarınızın gövdenizle ilişkisi, cilt kaliteniz değerlendirilecektir. Olasılıkla doktorunuz tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınızı alacaktır. Tedavi önerileri, ameliyat ve iyileşme ile ilgili bilgilerin verilmesi ve olası risk ve komplikasyonların anlatılması da görüşmenin kapsamı içindedir.

Meme küçültme ameliyatı tamamen kişiye özel bir uygulamadır. Meme küçültme için tariflenmiş çok seyide teknik ve modifikasyon vardır. Uygulanacak teknik yaşınıza, vücut ölçülerinize ve meme formunuza, memenizin kompozisyonuna, ne kadar küçültmek istediğinize, cilt kalitenize, hayat aktivitelerinize ve alışkanlıklarınıza göre değişebilir. Size çok durumda birden fazla teknik anlatılır ve karar süreçlerine aktif olarak katılmanız beklenir.

Redüksiyon ameliyatı büyük ve/veya sarkan memeleri daha iyi bir konumda ve istenilen büyüklükte, ancak üzerinde izler olan memeler ile değiştirmektedir. Farklı kesi teknikleri olsa da tüm izler iç giyim/mayo/bikini içinde kalacak şekilde planlanır. 

Meme ucunun yer değiştirmesi ve yukarı alınması planlanıyorsa memenin areola denen, normal ciltten ton farkıyla ayrılan ve ortasında meme ucu bulunan bölümü ile normal cilt arasında yuvarlak, belirsiz bir iz bulunur. Bu kısımda bazı hastalarda çok geniş olan areola da gerekirse küçültülebilir.

Bu ize ilave olarak meme cildini toparlamak için areoladan meme altı katlantısına dik olarak uzanan ikinci bir iz (Vertikal Skar) bulunacaktır. Bazı hastalarda bu izler yeterli olurken, istenilen sonucu iyileştirmek için bu ize meme altı katlantısında yatay bir iz eklenebilir (Ters-T Skar). Ters-T kesisi meme formuna ve tekniğe bağlı olarak uzun veya kısa olabilir. 

Erken dönemdeameliyattan çıktıktan hemen sonra bandaj ve pansumanlarınız olacaktır. Bir çok hastada ameliyat sahasındaki fazla kan ve serumları toplaması için drenler kullanılır. Drenler gelen miktar takip edilerek ortalama 2-3 gün içinde çekilecektir. Kullanılan özel cerrahi sütyenlere ortalama 3 hafta devam edilir.

Taburculukta enfeksiyonu engellemek için antibiyotikler, ağrı kontrolü için ağrı kesiciler reçete edilir. Drenler çekildikten sonra, veya ameliyatın 72. saatinde hasta yıkanabilir, su ile temas etmesinde sakınca kalmaz. Omuz hareketleri bazen kısa süreli kısıtlanabilir. 

Günümüzde çoğu dikiş alınmadan, kendi kendine erir. Dikişlerin alınması ve ameliyat sahasının kontrolü için  doktor takipleri konusunda doktor talimatlarını takip etmelisiniz.

Aktif spor yapıyorsanız tamamen normal aktivitelere dönmenin 3 – 6 hafta arasında süreceğini akılda tutmalısınız. 

Hayır. Hiç bir cerrahi uygulama risksiz değildir. Meme küçültme ameliyatı çok büyük oranda rahat bir deneyim olarak yaşanır ve hasta memnuniyeti yüksektir. Yine de görüşmede olası riskler hakkında bilgi almalı, ameliyat ile ilgili kazanımlarınız ve olası riskleri tartarak ameliyata karar vermelisiniz. 

Meme küçültme ameliyatını mutlaka yeterliliği ve deneyimi olan bir Plastik Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi  uzmanı yapmalıdır. Her türlü dikkat ve özene rağmen, hastaların açık olduğu bazı riskler vardır. Bu risklerin bir çoğu gerçekleşse dahi nihai sonuca ulaşılmasını engellemez ancak deneyimli bir doktor tarafından yönetilmesi yaşanacak sorunları en aza indirecektir. Başlıca riskler aşağıdaki gibidir.

Erken dönemde (ilk 2-3 hafta)

  • Anestezi riskleri
  • Derin venlerde pıhtı oluşması (derin ven trombozu), pıhtıların kopup akciğere ulaşması (emboli)
  • İlaçlara ve bantlara karşı gelişen allerjiler, kaşınmalar
  • Kanama (hematom) ve sıvı birikimi (seroma)
  • Enfeksiyon
  • Ağrı
  • Meme ve meme ucunda his kaybı, aşırı hassasiyet
  • Kesi hatlarında iyileşme bozukluğu, geç iyileşme
  • Meme ucunda dolaşım problemleri

Geç dönemde:

  • Meme şeklinde bozukluklar, memelerde çok çarpıcı asimetri
  • Yağ nekrozu
  • Meme ve meme ucunda sebat eden his kaybı, aşırı hassasiyet
  • Emzirmenin sağlanamaması riski
  • Kötü izler

Hastaların akılda tutması gereken bir başka konu da memelerin bireysel özelliklerle, yaşlanmayla, hızlı kilo alıp vermeyle deformasyona uğrayacağıdır. Cerrahi arzu edilen sonucun kesin olacağının garantisi veremeyeceği gibi, sonucun çok uzun ömürlü olacağının da garantisi yoktur.

 

Aklınızdaki tüm soruları ameliyat öncesi cerrahınız ile özgürce konuşmanız ve karar sürecinde aktif rol almanız beklentilerinizin ve cerrahi hedeflerin birbirine yaklaşmasına, sonuç olarak da tüm süreçten yaşayacağınız memnuniyetin artmasına sebep olacaktır. 

BANA ULAŞIN

Baş ve Boyun Kanserleri

Bülent SAÇAK

Baş ve

Boyun Kanserleri

Baş ve boyun kanserleri tüm kanserler içinde en sık izlenen kanser gruplarından birini oluşturur ve toplumda kabaca yüz kişiden biri hayatının bir döneminde bu kansere yakalanmaktadır. Kanser evresine göre tedavi edilebilir ve tedaviye plastik cerrahi, kulak burun boğaz, onkoloji, radyoloji, patoloji başta olmak üzere bir çok tıp disiplini katılır. Ancak daha önemli ve unutulmaması gereken bilgi baş ve boyun kanserlerinin önlenebiir olmasıdır.

Baş ve boynun içini kaplayan nemli mukoza yüzeyinden ve daha nadir olarak tükrük bezlerinden köken alan kanserlerin ortak ismi baş boyun kanserleridir.

Baş boyun kanserlerini yerleşimlerine göre alt gruplara ayırmak mümkündür;

Ağız boşluğu: Dudaklar, dil, diş etleri, damak ve yanaktan oluşur

Yutak: Burnun arkasından yemek borusuna kadar uzanan tüp yapıdır.

Gırtlak: Yutağın alt kısmında, ses tellerini de içeren organdır.

Burun ve paranazal boşluklar: Burun boşluğunu ve çevresindeki ufak hava boşluklarını tanımlar.

Tükrük bezleri: Temel tükrük bezleri ağız tabanında ve kulak önünde bulunurlar.

Baş ve boyunda iyileşmeyen yara veya kaybolmayan kitle kanserin en sık karşılaşılan belirtileridir. Ayrıca, uzun süren boğaz ağrısı, yutkunmada güçlük, değişen veya kabalaşan ses diğer belirtilerdir.

Hastalığın yerleşimine göre değişkenlik gösterebilen belirtiler de vardır:

Ağız boşluğu: Diş etleri, dudak iç kısmında beyaz veya kırmızı yamalar, protezin rahat oturmamaya başlaması, kanama ve ağrı olması

Yutak: Konuşma ve yutkunma güçlüğü, yutkunurken artan sabit bir ağrı, kulak çınlaması.

Gırtlak: Yutkunmada ağrı, kulak ağrısı

Burun ve paranazal boşluklar: İyileşmeyen sinüzit bulguları, kanama, baş ağrısı, üst dişlerde ağrı ve problemler

Tükrük bezleri: Kulak önü veya çene altında şişlik, yüz kaslarında güç kaybı, yüzde, çenede kaybolmayan ağrı

Baş boyun bölgesinde en riskli grubu sigara ve tütün kullananlar oluşturur. Baş boyun kanseri olan hastaların %85’inin tütün – sigara ile ilişkisi vardır. Bunun yanı sıra alkol tüketimi, HPV enfeksiyonu, kimyasallara maruziyet, ailede kanser varlığı, diş protezi kullanımı kansere yol açabilecek diğer unsurlardır.

Riski azaltmanın en etkili yolu kanser oluşturma riski doğuran alışkanlıklardan uzaklaşmaktır. Riski yüksek hastaların detaylı bilgi almak ve tarama sıklıklarını öğrenmek için bir doktora başvurması doğru olacaktır.

Baş ve boyuna ait her belirti ve bulgu kanser değildir, ancak her zaman ilgi gerektirir. Belirti ve bulguların nedenini anlamak için doktorunuz sizin alışkanlıklarınızı ve aile öykünüzü sorgulayacak, fizik muayene yapacak ve tanısal testler isteyecektir.

Testler belirtilerinize ve bulgulara göre değişkenlik gösterebilir. Kesin tanı ancak ve sadece şüpheli dokunun tamamı veya bir kısmının cerrahi yolla alınarak (Biyopsi) mikroskop altında değerlendirilmesi ile konur ve her zaman gereklidir.

Tanı kanser ise, doktorunuz hastalığın hangi evrede olduğunu öğrenmek isteyecektir, Evreleme kanserin hangi doku ve organlara yayıldığını gösterir ve doğru tedavi için çok önemlidir. Evreleme için anestezi altında muayene, radyolojik testler ve kan testleri gerekebilir.

Baş boyun kanserlerinde tedavi hastaya özeldir ve pek çok faktöre bağlıdır. Bu faktörlerden başlıcaları olarak tümörün kesin yerleşim yeri, yayılımı ve boyutları, kanserin evresi, hastanın yaşı ve genel sağlık durumu olarak sayılabilir.

Baş boyun kanserlerinde tedavi yöntemleri cerrahi, ışın tedavisi (radyoterapi), ilaç tedavisi (kemoterapi) olarak sıralanabilir. Çoğu zaman bu tedavi yöntemleri tek olarak kullanılmaz ve tedavi planı yöntemler birbirlerini tamamlayacak şekilde oluşturulur.

Tüm kanser tedavileri hastayı hastalıktan kurtarma pahasına hastanın yaşam kalitesinde değişikliklere neden olacaktır. Farklı tedavi seçenekleri farklı yan etkiler yol açsa da, genel hatları ile kanserin erken evrelerde tedavi edilmesi en az sekel ve yan etkilere neden olurken, kanserin ileri evrelerde yakalanması ve tedavi edilmesi yaşam kalitesini bariz şekilde olumsuz etkileyebilir.
Cerrahi tedavi hastanın yutma, konuşma ve çiğneme yetilerinde geçici ve kalıcı değişikliklere yol açabilir. Erken dönemde ödem çok belirgin olabilir ve hasta farklı gözükebilir. Ödem haftalar içerisinde azalır, özellikle lenf bezleri temizlenen hastalarda ödemin gerilemesi daha yavaş olabilir.

Baş boyun kanserlerinde cerrahi tedavinin önemli bir parçası hastalıklı olduğu için uzaklaştırılan kemik ve yumuşak dokuların bıraktığı boşluğun doldurulması ve dokuların şekil ve işlev gözetilerek yeniden oluşturulmasıdır (rekonstrüksiyon) ve rekonstrüktif plastik cerrahinin alanıdır.

Rekonstrüksiyon hastanın öz dokusundan alınan basit deri yamalarından serbest kompozit doku nakillerine uzanan geniş bir yelpaze içinden seçilebileceği gibi, bazı özel durumlarda sentetik maddeler ve protezlerin kullanımı da söz konusu olabilir. Hastalığın boyutları, uzaklaştırılması gereken doku ve organların işlevleri ve hastanın genel durumu başta olmak üzere, pek çok konu gözetilerek rekonstrüksiyon planlanır.

Radyoterapi süreç sırasında ve sonrasında kızarıklık, rahatsızlık ve ağrı oluşturabilir, hastalar tat ve koku değişikliklerinin yanı sıra yutkunma ve beslenme güçlüğü tecrübe edebilir. Cilt bulguları olabilir, çene açıklığında geçici veya kalıcı kısıtılıklar olabilir.

Kemoterapi baş boyun kanserlerinde tedavi sürecinde söz konusu olabilir. Sık yan etkiler yorgunluk, genel veya bölgesel ağrı, ağız kuruluğu, boğaz ağrısı, barsak alışkanlıklarında değişiklikler, bulantı ve kusma olarak sayılabilir.

Hasta doktoru ile tedavi süreci hakkında konuşmalı, tedaviden sonra nasıl gözükebileceği, konuşabileceği, beslenebileceği ve nefes alabileceği ile ilgili bilgi almalıdır. Hastaların rehabilitasyona gereksinim duyabileceği de unutulmamalıdır.

Baş ve boyunda kanser öyküsü olan hastalarda yine baş boyun bölgesinde, yemek borusunda ve akciğerlerde yeni bir kanser görülme olasılığının artmış olduğu gösterilmiştir. Özellikle sigara ve alkol kullanımında bu risk biraz daha yüksektir.

Baş ve boyunda kanser tedavisi sonrası düzenli takip çok önemlidir. Kanserin geri gelip gelmediği, yeni bir kanser gelişip gelişmediği bu takipler ile kontrol edilir. Kanserin türüne ve yerleşimine göre fizik muayene, kan testleri ve görüntüleme yöntemleri gerekebilir. Başlıca görüntüleme yöntemleri bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MR), pozitron emisyon tomografisi (PET) olarak sıralanabilir.

SON SÖZ

  • Baş boyun kanserlerinden korunmanın en kolay yolu tütün ürünlerinden uzak durmaktır.
  • Baş boyun kanserlerinde tedavinin başarısını ve tedavi sonrası yaşam kalitesini etkileyen en önemli faktör erken tanıdır.
  • Hasta hekim işbirliği olabilecek en iyi sonuçların elde edilmesini sağlar.
BANA ULAŞIN

Meme Büyütme

Bülent SAÇAK

Meme

Büyütme

Meme büyütme ameliyatı nedir?
Meme büyütme ameliyatları, meme implantları (protezler/silikonlar) yardımı ile memenin hacmini büyütmek için yapılan ameliyatlardır. Meme büyütme ameliyatları tüm estetik ameliyatlar içinde hastaların memnuniyet oranı en yüksek ameliyatlardandır. Meme büyütme ile memenin dolgunluğu ve yandan bakıldığında projeksiyonu artacak, karşıdan bakıldığında meme, bel ve kalça arasındaki vücut harmonisi iyileşecektir.

Bu ameliyat ile hafif sarkıklıklar toparlanabilir ancak fazlaca sarkmış memeleri sadece implant yerleştirerek arzu edildiği kadar yukarı almak mümkün olmayabilir. Böyle bir durumda meme büyütme ameliyatını meme dikleştirme ameliyatı ile birleştirmek gerekebilir.

Bu ameliyatı talep eden kadınların fiziksel olarak sağlıklı ve emzirmiyor olması, hamile olmaması ve adolesan dönemini geçmiş olması beklenir. Memelerinin olması gerekenden ufak olduğunu düşünen, memelerinin yaş alma, kilo verme, hamilelik ve emzirme gibi süreçler sonrasında hacmini kaybettiğini veya memelerinde asimetri olduğunu düşünen kadınlar meme büyütme ameliyatı için adaydırlar.

Doktorunuz neden meme büyütme talebinde bulunduğunuzu anlamaya çalışacaktır. Bu nokta doktorun hastanın gerçek beklentilerini anlaması açısından oldukça önemlidir. Genel sağlığınız, varsa sigara ve ilaç kullanımı, diğer alışkanlıklarınız, alerji ve hastalıklarınız sorgulanacaktır. Meme muayenesi ile ölçümler alınacak, meme ve meme uçlarınızın gövdenizle ilişkisi, cilt kaliteniz değerlendirilecektir. Olasılıkla doktorunuz tıbbi arşivleme ve planlama için fotoğraflarınızı alacaktır. Tedavi önerileri, ameliyat ve iyileşme ile ilgili bilgilerin verilmesi ve olası risk ve komplikasyonların anlatılması da görüşmenin kapsamı içindedir.

Meme implantlarının en çok kullanılan formu dışı medikal silikon kılıf, içeriği medikal silikon jel olarak üretilen formdur. İçi serum ile dolu implantlar üretiliyor olsa da daha az doğallık hissi ve serum kaçağı riski sebebiyle çoğunlukla tercih edilmezler. Günümüzde implantlar şekilleri ve hacim dağılımları (yuvarlak/anatomik-damla şekili), yüzey özellikleri (düz/pürtüklü-textured), içeriğindeki silikon jelin niteliği (az, orta veya yüksek profil , hafif, progresif jel) gibi pek çok farklı özellik içerirler.
Anatomik (damla şekilli) implantlar alt kısımda daha fazla hacim, üst kısıma doğru ise daha yumuşak bir geçiş vaat eder. Genelde içeriğindeki jel daha katıdır. İmplantın yerleştirildiği cep içerisinde dönmesi riski vardır. Bu durum doğal olmayan bir görünüme neden olabilir ve bu durumu düzeltmek için cerrahi gerekebilir.
Yuvarlak implantlar memenin üst kısımlarında daha fazla dolgunluk oluşturabilir. Bu durum hastanın isteğine göre talep edilebilen veya kaçınmak istenen bir görünüm ile neticelenebilir. Yapıları gereği rotasyon yaparak şekil bozukluğu oluşturma ihtimali yoktur. Progresif jel teknolojisi içeren implantlar yuvarlak formdadır ancak zaman içinde jelin yer değiştirmesi ile anatomik görünüm kazandırmayı vaat eder.
Düz implantlar en yumuşak implantlardır ve oldukça doğal bir his verir. Çok ufak kesilerden içeri koyulabilir. İmplant çevresinde oluşan kapsül en çok düz implantların çevresinde en sıkı ve kalın olur. Çok zayıf hastalarda dışarıdan görülebilir ve katlanmalar yapabilir.
Pürtüklü implantlar çevresinde oluşumunu tetikledikleri bağ doku ile çevreye daha sıkı yapışır ve oluşturulan cep içinde hareket etmesi, dönmesi kısıtlanmış olur. Pürtüklü implantlar ile zaman içinde oluşan implant çevresi kapsülün daha az kalın ve aha az sert olması beklenebilir. Implant ile ilişkilendirilen bir lenfoma türünün (BIA-ALCL: Meme Implantı ile ilişkili anaplastik dev hücreli lenfoma) son dönemde pürtük derinliği ile bağlantısı olduğuna dair bir kanaat oluşmuştur. Bunun neticesinde makro-pürtüklü implantlar piyasadan çekilmiştir.
Hafif implantlar jel içeriğindeki nano hava küreleri sayesinde standart implantlara göre %30’a varan oranlarda hafiflik vaat eder.

Doktor görüşmesinde bu implantların özellikleri ve tercih sebepleri ile ilgili daha kapsamlı bilgi talep edilebilir.

Meme büyütme ameliyatı çok büyük bir çoğunlukla sorunsuz olarak tamamlansa da her ameliyat gibi, hastaların bilmesi gereken genel ve özel riskler içerir. Anesteziye ait riskler, her ameliyat bölgesinde var olan kanama, seroma (sıvı birikmesi), yara hattının iyileşmemesi, enfeksiyon, kötü iz kalması gibi riskler bu ameliyat için de geçerlidir.
İmplant çevresindeki kapsülün sıkılaşması (kapsül kontraktürü) ve bunun neticesinde ağrı ve şekil bozukluğu gelişmesi, implant kılıf kısmının yırtılmasına bağlı jel kısmın kapsül içine veya dokular arasına karışması, kalıcı ağrı, meme ucunda his değişiklikleri, ciltten görünür implant , implantın pozisyon değiştirmesi gibi komplikasyonlar implant ile meme büyütme cerrahisine özel başlıca durumlar arasında sıralanabilir.
Son dönemde implant ile ilişkilendirilen bir lenfoma türü (BIA-ALCL: Meme Implantı ile ilişkili anaplastik dev hücreli lenfoma) saptanmıştır. Ayrıca cilt döküntülerinden eklem ağrılarına ve kronik yorgunluğa kadar bir dizi semptom da dönem dönem implantlara bağlanmıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında hastalar implantları ömür boyu taşıma olasılığının her hasta için aynı olmadığını, implantlara ait yukarıda belirtilen bazı riskler dışında hastalık, yaşlanma, kilo değişiklikleri vb nedenlerle şekil bozuklukları gelişebileceğini, implantların tekini ve ikisini değiştirmek veya çıkartmak için başka ameliyatlara ihtiyaç duyulabileceğini anlamalıdır. Hastalar doktorunun uygun gördüğü periodlarda kontrollerini aksatmaması gerektiğini, klinik değerlendirmeye ek olarak gerekli durumlarda ultrason veya MR gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulacağını bilmelidir.

Estetik cerrahide izler, katlantıların üzerinde, gölgede kalan ve az farkedilen sahalarda oluşturulur. Meme büyütme ameliyatı da istisna değildir. Meme büyütme için en sık tercih edilen kesiler meme ucunun çevresindeki koyu renkli areola ve normal cilt arasındaki geçiş hattı üzerine ve meme altı katlantısı üzerine yapılır. Alternatif yöntemler koltuk altı ve göbek deliği kesileridir. Kesinin yerleşimi ameliyat öncesi görüşmenin önemli maddelerinden biridir; implantın tipi, istenen büyütme miktarı, hasta beklentileri ve cerrahın tecrübesi kesinin yerleşiminde belirleyicidir.

Cerrahi tekniğe göre implantlar pektoral kasın üstünde ve meme bezinin arkasında (subglandüler, prepektoral) veya pektoral kas ile kaburgalar arasında (subpektoral) hazırlanan ceplere yerleştirilir. İmplant cebini nerede planlanacağı da ameliyat öncesi görüşmenin önemli maddelerinden biridir; implantın tipi, istenen büyütme miktarı, hastanın vücut ve meme yapısı ile cilt kalitesi, hasta beklentileri ve cerrahın tecrübesi cebin yerleşiminde belirleyicidir.

Meme büyütme ameliyatı sonrası hastanede yatma süresi çoğunlukla bir geceyi geçmez. Bazı olgularda içeride oluşabilecek sıvıyı ve kanamayı dışarı alabilmek için dren kullanılabilir. Ameliyat sonrası özel pansumanlar, ameliyat sonrası sütyenler kullanılmaktadır, Bu pansumanların ve özel sütyenlerin ne kadar kullanılacağı kullanılan tekniğe ve implant türüne göre değişebilir. Hekim tercihi ile ameliyat sonrası kısa dönemler ağrı kesici ve antibiyotikler önerilebilir. Ağrı genellikle hızlı kaybolur ve ağrı kesici ihtiyacı genellikle bir kaç gün içinde kendi kendine ortadan kalkar. Genellikle ameliyattan 48-72 saat sonra duş izni verilir. Spor, masaj ve ağır aktivite gibi faaliyetlere dönüş çoğunlukla ameliyat tekniğine ve cerrahın tercihine göre değişkenlik gösterir, genellikle tamamen normale dönüş için ortalama 3 haftalık bir zaman gereksinimi vardır.

BANA ULAŞIN